Viral yayılan “Her kadının bir oğlu olmalı” yazısı bana da geldi tahmin edebileceğiniz gibi. Okudukça kızdım, kızdıkça hayret ettim.
Neye kızdığımı düşündükçe de aklıma takıldı. ‘Annelik’ belli bir tekamülü beraberinde gerektirmiyor mu? Ve bu yazıyı yazanın tekamül etmiş haliyse…
Anne olduktan sonra, ilk neyi anladım biliyor musunuz? Bu annelik olayının her kadına göre olmadığını…
Anne olmadan önce, benim doğrum, “Her kadının anne olması gerektiği” idi. “Ben çocuk istemiyorum.” diyen 2 yakın arkadaşım vardı genç kızlığımdan itibaren; ve ya onların fikirlerini değiştireceğinden, ya da onlarda anlamadığım bir farklılık olduğundan emindim. (Bense hep çocuk isteyenlerdim çünkü)
Ne zaman onların kararını anladım, biliyor musunuz? Çocuğum olduktan sonra. Bu işin, ne kadar meşakkatli olmasından bahsetmiyorum- ne kadar çok özveri gerektirdiğinden, anneliğin daha iyi mertebesine ulaşabilmek için zaman zaman kendimizi dövmemizden, zaman zaman kendimize gayet acımasız olabildiğimizden, ve kalbi hep dışarda yaşamaktan bahsediyorum.
Bunun herkes için olmamasından daha doğal ne olabilir ki? ‘Belki bir gün isterim’ diye bebek yapmak, kötü giden evliliği düzelteceğini umduğun için doğurmak ne kadar bencilceyse, ‘oğul’ için doğurmakta o kadar bencilce !
Hah söylemeden edemeyeceğim ! 45 numara ayakkabılarını salona bırakıp, Mükremin edasıyla anasına ‘Yakan biraz açık mı ?’ diyecekmiş ya hani…
Alimallah elimden bir kaza çıkar, o 2 metre boyuna ( 45 no ayakkabıdan hesapladım da :p ) rağmen zıplaya zıplaya tepmezsem ne olayım !