‘Tatil’imizin çoğu gitti, azı kaldı…Yalnız bundan sonra bize bir tatil gerekiyor.
Biz bittik 😀
Ben domestik kraliçe olarak, evde yaptığımın 2 katı iş yaparak yeni bir rekora imza attım. Kutay ise Duracell tavşanı gibi, hiç durmuyor. O da aksiyondan sorumlu. Zaten ikinci günde ‘Gündüz Feneri’ gibi yandı, şimdi de üzerine her gün biraz daha morumsu-siyahımsı olmaya başladı. Denize gir, top oyna, yerde oyna, havuza gir, markete git, su bitti, vb…
Bu arada mekanla birlikte çocuklar da değişiyor. Hepimizin bu değişikliğe ayak uydurması şart. Wi-fi olmadığı için, Ege sudan çıkmış balık gibi, mesela…O yüzden bulabildiği her gazetenin spor sayfalarını 2 kez okumaya başladı…Futbolda transfer sezonu olduğu için, bu bir çeşit macera kitabı okumak gibi…Durup dururken, ‘Van Persie !!!’ diye bağırıyor…
Duman ise, hayatın sokakta, arabada veya bahçede olduğunu tam anlamıyla idrak etti. Kalkar kalkmaz ayakkabılarını giymeye çalışıyor. Giyemeyince bize getiriyor, şapkası da bu arada elinde…Ayağında şort yok ama kafasında GAP kasketiyle o da aksiyona hazır.
Sanırım eve dönünce kapıya zincir taktıracağım.
Dışarı çıktığımızda ise, en büyük kriter ‘Mama sandalyeniz var mı?’ sorusunun cevabı. Sadece ikimizin gittiği tatillerde, ‘Nerenin mezesi güzel?’, ‘Canımız ne istiyor?’, ‘Rakı mı, şarap mı?’ soruları sanki başka bir hayata ait. Hani yani şunun şurasında 2 yıl önceydi…Hey gidi günler hey…
Eve gelince, Duman’ın 5 dakika daha yatmadan dolanmaya tahammülü yok. İstanbul’da , ‘Uyku Zamanı !’ dendiğinde salonda 3 tur atıp kaçan bebecik, burada bir an önce yatağa gitmek istiyor. Koyar koymaz uyuyor mu? Tabii ki hayır. Parmaklıklardan bana doğru çıkan el, ayak, popo, vb uzuvları her çıktığında öpmem lazımmış…Bu bir tatil klasiği oldu. 1 saat sonra uyuduğunda, ben de yerden Notre Damme’ın kamburu gibi kalkıp aşağı iniyorum. Biraz zaman geçirdikten sonra Kutay ile birbirimize iyi geceler dileyip, koridorda ayrı uçlara doğru ayrılıyoruz.
Evet…Diyeceğim o ki, çocuklarla tatilden hemen sonra yapabiliyorsanız tatile çıkın…Biz kuzu kuzu eve-işe döneceğiz ama bünyenin ihtiyacı var, ne yalan söyleyeyim…