Hani bazıları vardır. Görüştüğünüz zaman içinizi bir sıkıntı kaplar. Modunuz düşer. Renkler kaybolur, herşey gri ve siyaha bürünür. Ya okkalı bir cevabı bastırırsınız; ya da içinizden gelen bir çığlığı. Ben bu tip insanlara “Enerji Vampiri” diyorum. Genellikle sizden düşen enerjiyle beslenirler çünkü.
Eğer empati yeteneğiniz gelişmişse, başkalarının dertlerini kendinizinmiş gibi gören bir insansanız, en uygun kurbanlardan birisiniz demektir. “İyi”liğiniz onlar için bir ekmek kapısı haline gelmeden öne sınırlarınızı çizmezseniz, inanın bana zararlı çıkan siz olursunuz…
Bir zaman önce, hayatımda mantar gibi bitmiş bu tür insanları hayatımdan çıkarma kararı almıştım. Ne kadar iyi ettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Çıkaramadığım bazılarıyla ise, her karşılaştığımda konuşurken açılıveren o “Kara Deliğe” düşmemeyi hiç aklımdan çıkarmıyorum. Böylece etkileri daha az oluyor.
Peki, “Kimdir bunlar, ne yaparlar?” diye soracak olursanız, yıllar boyu biriktirip, önce kategorize sonra elimine ettiğim gruplar şöyle; 🙂
- Dünya kendi etraflarında dönüyor sananlar: Bu tür insanlar, çevrelerinin yaptığı programlar kendileri için değişmedikçe, bir şey istediklerinde önlerine gelmeyince irrite olurlar ve bunu da kendilerine saklamazlar. Kendilerinin nasıl ‘hissettikleri” ile çok ilgilidirler ve insanları bundan direk olarak sorumlu tutarlar. Fakat ağızlarından çıkanın nasıl algılanabileceği konusunda hiç kafa yormazlar.
- “Benim hakkımda konuşuyordunuz, değil mi?” ler : Bu grup, Enerji Vampirlerinin atası sayılır. 2’den fazla tanıdığı biraraya gelirse hemen şüphelenirler. Bu şüpheyi içlerinde tutup, küsseler şanslısınız. Hayır. İlla ki, zamansız ve anlamsız bir yüzleşme içine gireceklerdir. “Konuşuyordunuz değil mi, benden kaçmaz…”
- Zehir Zemberek Saçanlar: Her olayın hazmı kolay olmayabilir. Ama bu hazımsızlıktan kendine zehir yapmaya başlayanlar, nerede, hangi platformda olduklarına bakmadan o zehiri etrafa her fırsatta saçarlar. Konuyla ilgili olsun veya olmasın herkes, olayı duyar. Bu olayın anafikri ise, böyle bir olaydan nasıl soylu, medeni, ve ermiş çıktıklarıdır. Her fırsatta olayın diğer kahramanlarına verilir veriştirilir – sizde hayatınızın gözünüzün önünden film şeridi gibi geçtiğini hissedersiniz…
- Her durumda olabilecek en kötü şey hakkında uyaranlar: Siz pozitif bir durum ya da olayı paylaşırsınız. Mutlusunuzdur, anlatıyorsunuzdur, gülümsüyorsunuzdur. Sözünüzü bitirdiğinizde (eğer bitirmenizi bekleyebildiyse), bir nefeste sizi bekleyen 15 tehlikeyi sıralıverir. Bunu yaparken genelde sesleri de yüksektir. Sessizliğinizi korursanız, 15 madde daha dinleyeceksiniz, benden söylemesi.
- Gerçeklere değil, teorilerine göre davrananlar: Kafalarında bir kurgu ve çevrelerindeki insanların ‘aslında’ ne yapmak istedikleri konusunda kesin fikirleri vardır – ve bu kurgu hiçbir zaman pozitif değildir. Her dediğinizin altında bir anlam ararlar, beklediklerini duymasalar da farketmez; duymuş gibi cevap verirler. Çoğu zaman bunu açığa çıkaracak ve ortalığı temizleyecek kadar yürekleri yoktur, dolayısıyla siz ne kadar duruma uygun davransanız da farketmez, onlar bildiklerini okur.
- Sürekli sınırlarınızı test edenler: Etraflarındaki insanlar boyunca çok uzun zaman ‘idare edilmiş’ ve ‘bulaşılmak istenmeyen’ bu grup, bu durumu kendisinden korkulduğu fikriyle karıştırmıştır. Dolayısıyla, akıllarına her eseni söylemeyi dobralık sanırlar. Onlara göre bir tek kendileri doğruyu biliyordur ve dürüsttür; o nedenle sizin doğrularınıza, söylediklerinize meydan okumak ‘fıtratlarında vardır’.
Kategoriler:Genel