Gerçekten doğruymuş. İkinci bebekte panik olmuyorsun, kamyon çarpmışa dönmüyorsun, bundan sonra hayatın hep ağlayan bebeği susturmaya çalışmaktan ibaret olmayacağını biliyorsun. Ne yapacağını bulmak daha kolay oluyor. Ama ister istemez ilgi bölünüyor. Bebekler kucağa verildikten sonra hemen ardından gelen o nedensiz suçluluk duygusu güçlenmeye başlıyor- sanki ikisine de gereken ilgiyi gösteremiyormuş gibi. Burada önemli olan insanın kendisine bir Zayborg olmadığını hatırlatması. Elimizden gelen tek yapabildiğimizdir-ki anneler her zaman bunun fazlasını yapar.
Tabii ki en önemlisi ilk çocuğun psikolojisi. Davranışlarımda Duman olduğundan dolayı Ege’ye özür borçluymuşum gibi davranmamaya gayret ettim. Sonuçta Duman geldiği günden itibaren ‘zor iş’ti ve bu işin üstesinden gelmek için hepimiz gibi Ege’nin de sorumluluk alması gerektiğini göstermeye çalıştık. Tabii ki 9 yaşındaki bir erkek çocuğu için salyalı bir bebekle ilgilenmekten daha çekici şeyler var. Ama 5 dakikacık olsa bile odada yalnız bıraktım, bugüne dek hiçbirşey olmadı.
Elbette, Ege arada zaman zaman kaynadı, kaynıyor. Sonradan bunu telafi etmeye çalışıyorum ama hayatın kendi üzerine odaklı olmadığını bilerek büyüyen çocuklar, bence daha az talepkar oluyorlar, daha az şeyle daha çok mutlu oluyorlar. Ailece oynanan bir kutu oyunu Ege’nin yüzünü güldürmeye yetiyor. Peki kıskançlık olmuyor mu ? Tabii oluyor- ama Ege bunu kendi içinde halletmeye çalışan bir çocuk. Negatif duygu ve düşünceler yerine pozitif olması gerektiğini bildiği için, dışarı yansıtmamaya çalışıyor.
Sanırım benim için anahtar şu; içimden ne geçirirsem geçireyim, ikinci çocuk için birinciye birşeyler borçlu olduğu hissinden vazgeçmek. Çünkü gerçekten vazgeçmeszseniz, evdeki bütün 2 ve 4 ayaklı ufaklıklar da bunu hissedip ona göre düşünüp davranıyorlar.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.