40 yaş

40…Düşündürücü bir yaş.

Yani yapacak bir şey yok, insana kendini sorgulatan, illa ki geriye baktıran bir yaş bu.

20 yaşındayken, ‘40 yaş’ın neredeyse ölüm döşeği olduğunu düşündüğünüz bir yaş.

Yalan söyleyemeyemeceğim. “Yaşım 40, ama kendimi 20 hissediyorum.” diyenlerden değilim. Sanırım hissimle yaşım aynı; üstelik 20 yaşında hissetmekte şahsen istemem. 20’li yaşlarım karışıktı biraz; çoğunu yalnız ve ülke dışında geçirdim. Şimdi bakıyorum da, orada kendi yarattığım küçük dramaların büyük sonuçlarına katlanmakla büyümeye başlamışım.

Geçenlerde düşünüyordum; hayatımda çok çok uzun bir süre, sürekliliği yakalayamadım ben. Bir bölüm başladı, o bölüm bitti ve yanında, yanımdaki insanları ve çoğunlukla yaşadığım yeri bile beraberinde götürdü. Fakat, içimde bunun normal olduğunu hissediyordum, çünkü adeta bir görevim vardı. Aslında 3 görev: İlki, sevip sevmememin benim elimde olmadığı, onsuz olamayacağım ve birlikte olduğumuzda adeta dünyanın kemiklerini çıtırdatacak, ‘O’ insanı bulmaktı. Diğeri, ‘Anne’ olacaktım. Mutlaka, ne olursa olsun, öleceğimi bilsem bile. Ve üçüncüsü, bir aile. Büyük, kocaman, deli…

Önce anne oldum ve ilk defa kök saldım. Oğlumun, gölgesinde güvenle büyüyeceği koca bir çınar olmaktı istediğim.

Sonra bir gün, hiç tanımadığım bir adam gördüm ve onu ‘hatırladım’. Dünyanın değil kemiklerini çıtırdatmak, adeta onları yerinden oynatıyordu. Şükür ki, o da beni sevdi ve o zamana kadar ‘tamam’ olmadığımı göstererek tamamladı herşeyi.

Sonra, ‘ailemiz’ olduk.

İlk defa, ‘Baba’ dedim hakkıyla mesela. – Babaya güvenmek, bir şey olunca hani o size normal gelen tonla, “BABAAaaa …!” diye birini arayıp, telefonun ucunda “ Ne oldu, kızım?”ı duymak bana 35 yaşında nasip oldu.

20’li ve 30’lu yaşların çoğundaki kimlik, adalet ve amaç arayışı yorgun düşürüyor, bakmayın.

Her ne kadar, şimdi evimiz çoğunlukla çığlıkların, haykırışların, kocaman, “Hayır OĞLUM !” ların yükseldiği bir yer olsa da, bizim kendi ellerimizle yaptığımız, en güzel, cennet kokulu limanım.

Yani bugün 40 oldum. İçimde sevgi dolu bir başarı duygusu var. Ve o yüzden çok mutluyum.

İlk defa, son 6 yıldır annemle ben, kocaman gürültülü bir aile yaşamını tadıyoruz. Sanırım, tek tabanca olmamak, bir yerden sonra insanın içini serinletiyor, değil mi anne? Çocuğunun yalnız olmadığını bilmek, ve aynı zamanda onunla başa çıkmak için gerekli güçte yardım alabilmek; ne büyük bir şansmış artık ikimizde biliyoruz. Bak, iki kişilik takamız büyüdü ve Nuh’un Gemisi oldu artık.

Beni büyütmek, hem de yalnız başına; maddi-manevi zor zenaatti. Büyük oğlumun duygusallık ve tepkiselliğine ilaveten, küçük oğlumda şimdiden gördüğüm (ve ikisinde de kimbilir daha neler göreceğimiz!?) kendi kafasının dikine gitme, gözünü kapayıp burnunun dikine gitmek gibi, bir annenin kafasını duvarlara vurdurtabilecek şeylere tek başına göğüs gerdin…Hakkını helal et.

Sonuç olarak bugün; 40.

Mutluyum. Hem de çok.

Hepinize çok teşekür ederim.

Hepinizi çok seviyorum.

Işıl.

 

3.11.2016



Kategoriler:Genel

sahincem

Mali Mevzular

Aç Kuzu

Daha iyi, daha kaliteli bir hayata aç kuzular için!

PSİKOLİK

İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Topluluğu

Eğitim Şart

Eğitime ve doğaya dair sesli düşünüyorum

Hava Delisinin Not Defteri

Telefonunuzu çevirirseniz sağ yandaki menümüzü de görebilirsiniz, sizin için çok şahane bi menü hazırladık.

%d blogcu bunu beğendi: