Bu yaşlar; özellikle zamane çocukları bir başka olmuyor mu ! Evet, 2.kez anneliğin elbette avantajları var tabii; ilkinde olduğu gibi ‘kör’ gidilmiyor. Ama eğer siz de benim gibiyseniz, yani küçük kardeş veya kardeşler büyüklerinden tamamen farklı bir ırksa, o zaman her şeyi yeniden keşfediyorsunuz. Bakın, Amerika’yı yeniden keşfedeceksiniz demiyorum, ey 2. bebekleri henüz küçük olanlar ! Tamamen yeni bir kıtanın keşfinden bahsediyorum 🙂
Peki…Bu arkadaşlarla ‘kavga’yı minimuma indirerek, aynı zamanda ‘şımartmadan’ nasıl geçineceğiz?
1- SABIR: Birincilere göre, ikincilerde sabır kıtlığı var ! Her daim ‘halden anlayan’ ilk mahsül, yerini sabırsız, dediğim dedik, iki saniye beklemeye niyeti olmayan ikincilere bırakmış yerini. Haliyle, eğer ahtapot değilseniz beklemesini gerektiren durumlar gayet sık oluyor. O nedenle ‘beklemek’ kelimesinin ne demek olduğunu o küçük ama zehir kafalara sokmak gerekiyor. Bazen nedensiz yere ‘bekliyoruz’ biz. ‘Beklemek kasını’ geliştirmek için. Asansörü beklerken örneğin; ‘Şimdi bekliyoruz…’ diyorum. ‘Bekle, anne geliyor…’ diyerek mama sandalyesine oturup içeride bekliyorum ve döndüğümde, ‘İşte beklemek bitti, geldim…’ diyorum. Bazen bu süreleri uzatıyorum…İşe yarıyor mu? Evet…Yani…İşte 🙂
2- İNAT: Bu yaş grubunun ortak özelliği, değil mi? ‘Terrible Two’ dönemi; bence ilk ergenlik kapımızı çalarken, dönemin en açık habercisi inat. İstedikleri, istedikleri şekilde, istediği zaman olacak. ‘Yok canım!’ diye içinden cevap veren okuyucularım…Ya bebeniz daha küçük, ya da büyüdü o dönemlerin anısı biraz soluklaştı 🙂 En büyük kısır döngü de, bence pazarlık. Bir kere sizin cümleler uzadı mı, arkadaş dinlemeyi bırakıyor. Yani diplomasi şansı gayet sınırlı. Üstelik, çok tekrarlanan her şeyde olduğu gibi, pazarlık bir alışkanlığa dönüşüyor ve bu çok yorucu bir durum. Benim çözümüm; kesin, kısa bir HAYIR…Eğer konser başlarsa içeri gidiyorum. Tabii ki takip ediyor ama şiddetlenen bir performans ile…:) Yatakları yapıyorum, gerek yoksa bile mutfağı temizlemeye başlıyorum; ve o biraz yavaşlayınca dikkatini çekecek bir şey buluyorum. Höykürmenin, istediğini almak için bir yol olmadığını başka türlü anlatmak, bu yaş grubuna gayet zorlu bir süreç.
3- ABİ / ABLANIN KORUNMASI 🙂 : Kendinden büyük kardeşlerle ilişkilerde, onlara sizin gibi davranamayacağını, (çünkü sürekli sizi izleyen ve kopyalayan bir çift minik göz var) ve bunu daha da ileri götürerek, onlara vuramayacağını, vs öğretmek yine sizin işiniz. Küçüklerden bıkan büyükler de sizi kopyalamaya çalışacak- unutmayın. Dolayısıyla ‘şiddet’i tolere etmek, ileride çok daha büyük sorunlara yol açıyor. Hangisi yaparsa yapsın, kendi yaş grubunun anlayacağı şekilde ve kesin bir dille bunun kabul edilemez olduğunu anlatın. Onlar kardeş, özellikle iki veya üç erkek kardeşte ‘boğuşma’ olayı işin fıtratında var. ‘Şaka ne zaman kaka’ olmaya meyillenirse araya girin ve oyunu başka bir platforma taşıyın…Bu çooookkk önemli. İleride herkesin psikolojik ve fiziksel sağlığı için şart derim 🙂
4- “Aaa, ORADAN KÖPEK Mİ BAKIYOR?!?” : Bu yaş grubunda, ‘eğitim değeri’ olmayan problemler çok çıkıyor evet. Dolayısıyla dikkat dağıtmak, anlık krizleri ortadan kaldırmak için birebir. Bir şey bulun, o anda, ve o ortamdan uzaklaştırın bebenizi…
5- NEGATİF DAVRANIŞ NEGATİF TEPKİ: Yaşıt arkadaşların, dikkat çekmek için türlü yollara başvurup, hangisinin daha etkili olduğunu test ettiğinin farkına varmışsınızdır 🙂 Ve itiraf edelim ki; her zaman bir kupa kahveye uzanan minik eller kadar da dikkat çekici az şey vardır 🙂 İstenmeyen davranışlara tepki vermemek, (bağırmamak, azarlamamak, vs) çocuğunuza dikkatinizi böyle çekemeyeceğini öğretir. Örneğin, kendi kendine oynuyorsa; “Aferin sana, ne güzel oynuyorsun…” derseniz, o zaman bu tür davranışları cesaretlendirmiş olursunuz. Bu arada küçük bir not: Diyelim ki, çocuğunuz kendi kendine oynuyor ve yanına gittiğinizde, ağzınızdan şunlar döküldü: “Oyyy, sen yalnız kaldın da kendi başına mı oynuyorsunnn…Yazık sanaaaa…” Amanın, sakın…Onlara yalnız da zaman geçirebileceğini, bunun asla kötü bir şey olmadığını ancak böyle öğretebilirsiniz.