Gözden kaçırdığım birşey varmış meğer…İkinci kere hamile olduğumu öğrendiğimde, “2.hamileliğimi ilk kez yaşıyorum.” diye birşey olduğundan habersizdim. Çok büyük ihtimalle, her hamilelik için aynı şeyler geçerlidir. Fakat şöyle birşey var ki; zaten bir çocuğunuz olduğunda ikincisine karşı ilk bebekten farklı duygularla başlıyorsunuz bu yolculuğa. Mutluluğun yanında, ilkinde olmayan gırla endişe geliyor. “Çocuğum kıskanacak mı?” “O’na haksızlık mı olacak?” “Ya kardeşini sevmezse?”
Ve benim için bütün bunlara bir de suçluluk karışmıştı : “Ya ben 2 numarayı Ege kadar sevemezsem?” Çünkü hayal edemedim. Aslında bunun boş bir kuruntu olduğunu, her doktor randevusuna “Acaba iyi mi?” diye koşa koşa gitmemden anlamam gerekirdi. Yine de başka bir varlığı Ege kadar çok nasıl seveceğimden emin değildim. Düşüncesi bile beni suçluluk hissiyle dolduruyordu, ama kimseye, eşime bile söyleyemiyordum. Bu ne zamana kadar sürdü? 3. ayda kanamam olana kadar. Ödüm patlamıştı. İşte o zaman bana dank etti. Ben onu şimdiden seviyordum.
Diğer bir endişe ise genelde emzirme oluyor. İlk turu acılı, kanlar içinde ama inatla 13 ay sürdüren ben; şimdi yine o acıya nasıl katlanabileceğimi bilmiyordum. Doktorumun da dediği gibi; herşey unutuluyor ama o göğsün başına gelenler unutulmuyor. Nitekim geçen sefer kadar olmasa da, yine acılı aylarım oldu ama sonuçta atlattık. Sanırım 2. hamileliğin ana teması bu : Atlatacağını biliyorsun.
İnsanın başına gelmedikçe, gerçek uykusuzluğun ne demek olduğunu bilemez. Uyumayan bir bebekle yaşanılan uykusuzluk, “Geçen gece uyuyamadım, ölüyorum…” da hissedilen yorgunluk değil maalesef. Tekrardan aynı şeyi yaşamayacağıma, bu bebeği o kadar kucağımda taşımayacağıma, ilk günden yalnız uyumaya alıştıracağıma dair ant içtim 9 ay boyunca. Ne mi oldu ? Peh ! Meğerse ilkinde daha çok sınırım varmış, daha dayanaklıymışım. Duman’ın uyku eğitimi, totem yapmaktan, anneme her gece dua ettirmekten ve saat sabaha karşı 4’te “Bir Harika Avcı vardı, o ne oldu acaba?” gibi yamulmuş düşüncelerden ibaret kaldı. Ne yapılacağını her ayrıntısına kadar bilip yapamamak insanın kendisini tamamen başka bir ışıkta görmesine neden oluyor…
İster hamilelikte, ister bebek büyütürken akıldan çıkarmamak gereken iki şey var: Birincisi; her anın kıymetini bilmek. Yazın, çizin, kayda alın, göbeğinizin resmini çekin, mümkün olduğunca çok anı kaydedin. İkincisi ise, gerçekten zaman çok çabuk geçiyor, biliyorsunuz. “Bir an önce büyüsün, yürüsün, okula gitsin, vb” dememek. Hiçbir gün geri gelmiyor ve çocuğunuz bir daha hiçbir zaman bu kadar küçük olmayacak.
En önemlisi, eğlenmek.
Sevgiler.
Zaman gerçekten çok çabuk geçiyor ve hızlıca büyüyor bu sıpalar. Ben de oğlumun büyüyüşünü takip edebilmek için harddiskli bir kamera almıştım. Şimdi 3 yaşında ve artık onunla birlikte bile eski videolarını izleyip eğleniyoruz.
Bu arada şurup içirmek zorunda kaldığınızda ne yapıyorsunuz, ben enteresan bir yöntem geliştirdim, dilerseniz okuyun, paylaşın 🙂
http://ackuzu.com/cocuguma-nasil-surup-iciririm/
BeğenBeğen